BEYT UL-HİKME / Makale
[ Ana Sayfa | Makale ]

MAKEDONYA'DA İNSAN HAKLARI İHLALLERİ

Recep KARAGÖZ
e-posta: rkaragoz@gmx.de


ÖNEMLİ AÇIKLAMA: Bu makale (giriş bölümünden de anlaşılacağı gibi), Sırp askeri güçlerinin Kosova halkına yönelik soykırım saldırılarını durdurmak amacıyla, NATO güçlerinin Sırbıstan'a yönelik bombardımanı sırasında, Yeni Şafak gazetesi için Makedonya'nın başkenti Üsküp'de 1 Mayıs 1999 tarihinde kaleme alınmıştır. Makedonya'da meydana gelen son olaylar haklılığımızı ortaya çıkarmıştır. Makedonya'daki yeni gelişmelerin arka planını anlamak açısından yararlı olur kanısıyla makalede hiç bir değişiklik yapmadan, yeniden yayınlanmasını uygun bulduk.

Almanya'dan, İnsan Onuru ve Hakları Örgütü -HDR- olarak Kosova vahşetini yerinde incelemek ve gözlemlemek amacıyla gittiğimiz bölgede bir diğer krizin sinyalleriyle yüz yüze geldik. Balkanların; Kosova vahşetinin ardından Makedonya'da meydana gelecek yeni bir krizin eşiğine doğru yol almakta olduğuna açık bir biçimde şahit olduk. Önce Bosna sonra Kosova'da meydana gelen soykırım, Makedonya sınırları içindeki yükselen tansiyonu şimdilik geri plana itmiş görünmektedir.

Eşit Haklar Mücadelesi

Makedonların (Hıristiyanların) Arnavut, Türk, Boşnak vb. Müslüman topluma karşı uygulaya geldikleri baskı, dayatma ve ayrımcı politikaları son kerteye gelmiş dayanmıştır. Bunun dünya kamuoyuna yansımamış olmasının sebebi olarak her ne kadar Bosna ve daha sonra Kosova halkı üzerinde uygulanan soykırım vahşetinin etkileri bulunsa bile, bir diğer önemli faktör de; totaliter baskıların Makedonlar, baskılara maruz kalanların da Arnavut, Türk, Boşnak vb. etnik kökene mensup insanların uğramış bulunmasında aranmalıdır. Makedonya'da, Makedon eşittir Hıristiyan, Arnavut-Türk-Boşnak-Pomak-Çingene eşittir Müslüman olarak bilinmektedir. Bu açıdan Makedonya'daki krizin temel sebebi, Bosna'da, Kosova'da olduğu gibi “din“ faktörü olacaktır. Yani kriz; erki elinde bulunduran Hıristiyanların (Makedon) baskılarından bunalan Müslümanların (Arnavut, Türk, Boşnak vb.) ülkede ayrımcılığa son verilip, Müslüman halkın Hıristiyanlarla eşit haklara sahip olma mücadelesinden kaynaklanacaktır.

Gerginliği Tırmandırıcı Faktörler

Bize göre uzak olmayan ve kehanet gerektirmeyen, kapıdaki olası yeni bir Balkan ülkesi krizini, bizzat yerinde gözlemlediğimiz farklı alanlardan bir kaç örnekle anlaşılır kılmaya çalışalım.

Öncelikle, ülkenin yönetimine tamamen Makedonların hakim olduğunun altını kalın bir çizgiyle çizmeliyiz. Hem ülke genelinde hem de yerel yönetimlerdeki kilit noktalarda Makedonlar bulunmaktadır. Siyasi kararların alınması ve uygulanması noktasında tüm yetkin mercileri elinde tutan Makedonlar, Müslümanlar üzerinde her türlü baskıcı ve ayrımcı fiilleri işlemekte, hiç bir beis görmemektedir. Hükümette görevli Arnavut bakanlar ise her türlü imkandan yoksun boş masalarda oturmaktadır.

Kamu kuruluşları başta olmak üzere iş ve sosyal alanlarda öncelik Makedonlarındır. Bu alanlardaki ayrımcılık çok belirgin bir şekilde görülmektedir. Resmi bir dairede işiniz olduğu takdirde mutlaka bir Makedon'la muhatap oluyorsunuz. Buralarda Makedonların işleri anında görülürken, Müslümanlara “bugün git yarın gel“ işlemi uygulanmaktadır.

Sosyal, alt ve üstyapı hizmetlerindeki ayrımcı uygulamalara örnek olarak ülkenin başkenti Üsküp'te (Skopje) kısa bir gezinti yapmak yeterli olmaktadır. Üsküp şehrini ikiye ayıran Vardar nehrinin bir yakasında Arnavut, Türk, Boşnak, Pomak, Çingene gibi etnik kökenlere mensup Müslümanlar, diğer yakasında da Hıristiyanlar (Makedonlar) yaşamaktadır. Üsküp'ün Hıristiyanların yaşadığı yakası ile Müslümanların yaşadığı yakası arasında alt yapı ve kalkınmışlık alanlarında tam bir uçurum bulunmaktadır. Bu durumu hemen hemen bütün Makedonya genelinde gözlemlemek mümkündür.

Makedonların Demografik Yapı Kaygısı

Makedonlar tarafından, ülkenin demografik yapısı üzerinde ciddi manipulasyonlar yapılmaktadır. Ülkede yaşayan farklı etnik kökenlere mensup Müslümanların nüfusu olabildiğince düşük gösterilmektedir. Sözgelimi Türkler Müslümandır. Türklerin oranı Makedonlar tarafından yüzde beş olarak verilirken, Arnavut halkın desteğiyle kurulan Tetova (Kalkandelen) Üniversitesi Senato Başkanı ve aynı zamanda Demokratik Forum ve İnsan Hakları Organizasyonu Başkanı Prof. Milaim Fejziu bu oranın yüzde on beş olduğunu iddia etmektedir. Yine, Prof. Milaim Fejziu, Makedonlar tarafından yüzde otuz olarak telaffuz edilen Arnavut nüfusun yüzde kırk beş civarında olduğunu vurgulamaktadır. Buradan çıkan sonuç genel nüfusta Müslümanların oranı Hıristiyanlara nazaran fazla olduğu halde bu gerçek Makedonlar tarafından kasıtlı olarak çarpıtılmaktadır.

Örnekleri değişik alanlara yayarak çoğaltmak mümkün. Vermeye çalıştığımız örneklerle, Makedonya'da tüm köşe başlarını elinde bulunduran Hıristiyanların Müslümanları enterne etme çabalarının hat safhaya ulaştığını ve bugün patlamaya hazır bir bomba haline dönüştüğüne dikkatleri çekmek istiyorum. Burada söz konusu etmediğimiz daha bir çok faktör iki toplumun çatışmasına temel teşkil edecek unsurlar arasında bulunmaktadır.

Kosova krizinin patlak vermesinden bu yana, demografik yapının Müslümanlar lehine gelişeceğini hesap eden Makedonların, Kosovalı Arnavut Müslümanları ülke içine girmelerini engelleme girişimleri tansiyonu daha da yükseltir niteliktedir. Ancak, etnik ve dini bağlarının bulunduğu kardeşlerine karşı Sırplardan sonra gerek sınırda gerekse sonraki aşamalarda, ikinci darbeyi indiren Makedonlara karşı, Müslüman toplumda oluşan “haklı” husumet kolay-kolay telafi edilebilecek nitelikte değildir.

Batı fırsat Gözlemekte

Bu durumu ülkede cirit atan yabancı misyonların görmemesi düşünülemez. Yeri ve zamanı geldiğinde ve istenilen kıvama kavuştuğunda, birileri tarafından kibrit çakılacaktır. Çıkacak ateşte Bosna ve Kosova'da olduğu gibi ülkede yaşayan Müslümanların yanması esas hedef olacaktır. Avrupa haritası incelendiğinde görülecektir ki, Arnavutluk'tan başlayarak Batı Avrupa'nın içlerine kadar uzanan Müslüman bir kuşak bulunmaktadır. Asıl amaç bu kuşağın dağıtılması ve hiç bir zaman kuvvetlenmemesidir. Balkanların haritasını yeniden çizen güçlerin en somut hedefi budur.

Makedonların Yeni Dünya Düzeni Güvencesi

Artık herkes tarafından bilinmektedir ki; İkinci Dünya Savaşı öncesi anti-İslamizm sonrası ise anti-Kominizim kampanyaları özellikle son 20 yıldan bu yana yerini tamamen yeniden anti-İslamizm saldırılarına bırakmıştır. Yeni Dünya Düzeni içinde Ortadoğu, Kafkasya, Balkanlar, Doğu Türkistan, Keşmir ve Türkiye gibi kriz bölgelerinin ön plana çıkması ve bu bölgelerdeki hesapların Müslümanlar üzerine yapılması bir tesadüf de değildir. Çünkü, ABD öncülüğünde yürütülen Yeni Dünya Düzeni konseptinin anti-İslamizm temelli olduğu artık açık-seçik ortadadır. Aslında bu konu başlı başına bir makale konusudur. Burada yaptığımız tespit, ülkede meydana gelecek kaçınılmaz krizin en temel sebebinin anlaşılmasını kolaylaştırmaya matuftur. Makedonlar da, Müslümanlara yönelik baskı, dayatma ve ayrımcı fiilleri işlerken, tamamen bu realiteden cesaret almış bir devlet rahatlığı içinde hareket etmektedirler. Tıpkı Sırbistan gibi.

Öyle ki, Makedonlar, hazırladıkları turistik haritayı kilise ve manastır resim ve simgeleriyle bezemişler. Adeta, bu ülkenin yarısı, hatta yarıdan fazlası Müslüman değil ve bu ülkede 500 yıllık cami, tekke ve medreseler yokmuş gibi. Makedonlar, harita üzerine yansıttıkları yaklaşımla, emellerini çok açık bir şekilde ortaya koymuşlardır. Makedonlar, fırsatını bulduklarında, harita üzerinde işaret ettikleri emellerini yakın gelecekte hayata geçirmek için, kuşkusuz harekete geçecektir. Bölgedeki müşahedelerim, bunun yakın zamanda meydana geleceği yolundadır.

O halde dün Bosna, bugün Kosova'da Müslümanlara uygulanan soykırım vahşeti yarın Makedonya'da alan genişletecektir. Bunu şimdiden görebilmeliyiz. Aksi takdirde hem Batı Avrupa, hem Balkanlar, hem de Dünya Müslümanları, burada meydana gelecek yeni vahşete karşı hazırlıksız yakalanma tehlikesiyle karşı karşıyadır.


Önceki Sayfa Sayfa Başına Sonraki Sayfa
[ Ana Sayfa | E-Mail ]