HÜZÜN ŞİİRİ
Osman Sarı / Önden Giden Atlılar
Çöl çöl olmuş kalbimiz bir hal olmuş bize
Ne bülbül kalmış ne gül bir hal olmuş bize
Yağmalanmış kalbimin ülkesi Kudüs
Filistin ve Endülüs bir hal olmuş bize
Buhara nerede ey baharı unutmuş kalbim
ªam nerede bu akşam bir hal olmuş bize
Sürülmüş sahipleri canım İstanbul'un
Tükenmiş gurbetlerde bir hal olmuş bize
Kurumuş ta içerden İstanbul çeşmeleri
Kalmamış bir damla su bir hal olmuş bize
Bizlere sunulmuş gerçi şarabı kevser
Nerdedir içenleri bir hal olmuş bize
Sen niçin susmaktasın ey şiiri şairin
Bu zulüm boğmuş bizi bir hal olmuş bize
Önümüzde uçuşan sayfaları tarihin
Savrulmuş dört bir yana bir hal olmuş bize
Geride paramparça bir şiir coğrafyası
yıkılmış viran olmuş bir hal olmuş bize
Çıkmaz olmuş nerdedir kahraman dergilerin
Kahraman sayfaları bir hal olmuş bize
Öpsek yeridir hüzünlü gözlerinden
Narin minarelerin bir hal olmuş bize
Kan gölleri içinde şimdi Filistin gülleri
Kapanmış Kudüs yolları bir hal olmuş bize
Derin uykular tutmuş bizi ey
Dağlar gürleyin bir hal olmuş bize
Ey bizi bekleyip bekleyip hüzünlenen çağ
Bir hal olmuş bize bir hal olmuş bize
TAŞ GAZELİ
Osman Sarı / Önden Giden Atlılar
I.
Taş taş değil bağrındır taş senin
Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin
Bir katılıktır dinamit söker mi yürekleri
Başın bir kez bu kalbe değmesin ey taş senin
Kazmayı kayalara değil kalplere vur ey
Ferhat niçindir kırdığın bunca taş senin
Anne seninle bağrın döğer gider mi acı
Hanidir Ferhattan aldığın ders taş senin
Sende mi taşla bir oldun ey sevgili
İşitmez oldun beni kalbin taştan taş senin
Ölüm sendendir bana nedir taşlamak beni
Bana güldür çiçektir attığın her taş senin
Gözünü dikme taşa işte parça parçadır
Şimşektir bir bakışın dayanır mı taş senin
Deprem değildir dağı ve beni sarsan
Bir bakışındır komaz taş üstünde taş senin
Niçin çıktın dağlara evren çöl oldu Leyla
Topuğun öpmek için toz oldu dağ taş senin
II.
Taş taş değil bağrındır taş senin
Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin
Ülkendir taş ve beton bu yanlışkent
Her gün bir yanın biraz daha taş senin
Taş alanlarıdır taş insanları taşır bir
Nereye gelsen ez aşk karşında bu taş senin
Uygarlığı taşla taşımak çağlar üzre
Kolların bu denli güçlü müdür taş senin
Bir taş devridir ama bağışla beni
Niçin bunca geldim üstüne ey taş senin
Bir İbrahim bıçağı ikiye biçer taşı
Sevgili nasıl kırdı kutlu dişin taş senin
Ölüm bir kasırgadır çevirir seni beni
Nedir kucağında kocaman bu taş senin
III.
Bir bir yürürlükten kaldırıp çürümüş devrimleri
En gürbüz bir devrimi dikmek yerine taş senin
Nereye koysam seni söyle ey yüreğim
Bir gün beni ele verir bu güçlü atış senin
HABER VERSEM TOPRAĞA
Osman Sarı / Önden Giden Atlılar
I.
bütün varım toplasam sonra varsam toprağa
Hepsin üstüne atsam ve savursam toprağa
Ere geç basar bağrına sevgili gibi beni
Ne denli meydan okur gibi dursam toprağa
Elbet bilir uğruna niçin öldüğümüzü
Ve bir bir söyler bana bir gün sorsam toprağa
Anlatsam üzerinde ne olup bittiğini
Çıkar toprak olmaktan haber versem toprağa
Kimse karşı koymaz alır götürür bir bir
Çeker beni ne denli göğüs gersem toprağa
Uğraşıp biriktirip döksem alın terimi
Bir özgürlük evreni varıp kursam toprağa
II.
Bütün varım toplasam sonra varsam toprağa
Senin çağınla olsam senle girsem toprağa
Senin doğduğunu ve geldiğini senin
Atılır yerden yere haber versem toprağa
Bulsam ve saptasam bir bir ayak izlerin
Öpsem öpsem ve sonra alnım vursam toprağa
Kutlu ayaklarındır değdi diye sevgili
Yalnız senin adına bir kapansam toprağa
İncinmesin diye sen taşlara dikenlere
Diz çöküpte önünde ve yakarsam toprağa
|